Atarneus Kalesi
Bergama-Dikili karayolunun Dikili yol ayırımına yakın bir yerde (Ağılkale) bulunur. Aterneus Kalesi'nin yapım tarihi Pergamon'dan daha eskidir ve tunç devrine dayanmaktadır. 14 hektar alan üzerinde kurulmuş olan Dikili Aterneus Kalesi'nde bulunan en eski malzeme M.Ö.1200 tarihine kadar gitmektedir. Münih Üniversitesi Öğretim Üyesi Jeofizik Uzmanı Dr. Albrecht Matthaei başkanlığında yapılan yüzey kazılarında, kazılmadan yüzeyde ne varsa o ortaya çıkarılmıştır. Alanda seramik araştırmaları yapılarak buradaki kentin tüm kronolojisini bulunmuştur. Bu bulgulara göre; M.Ö. 1200 yılından 2.yüzyıla kadar kentte kesintisiz bir yerleşmenin olduğu ve bundan sonra kentin terk edildiği, M.S. 13. yüz yıla kadar harabe olarak kaldığı, daha sonra buraya Bizansların geldiği anlaşılmaktadır. Kent M.Ö.. 4. yüzyılın ikinci yarısında çok büyümüş ve kentin diğer kentlerle ilişkisi sınırlı, içine dönük olarak kalmış, kendileri ürettikleri malzemeleri kullanıp diğer kentlerle alışveriş yapmamışlardır. Daha sonra ne olduğu anlaşılamadan her yerden mal almaya başlamışlardır. Surların genişliğinden kentin çok büyük olduğunu anlıyoruz. Kentin ören yeri 177 m. yükseklikteki Kaletepe üzerinde bulunmaktadır. Dr. Matthaei bu tepenin yamaçlarının evlerle dolu olduğunu belirterek; "Buranın M.Ö. 2. yüzyılda sivrisinek ve sıtma yüzünden terk edilmiş olabileceğini, bu konuda jeomorfologların araştırma yaptığını söylemiştir. İnsanlar buradan ayrıldıktan sonra burada harçsız yapılan surlar zamanla toprak hareketleri, doğa olayları ile kendiliğinden harabe haline dönmüş ve kayan topraklar ve taşlar evlerin üzerlerini kapatmıştır. Helenistik dönemde yapıldığı için önemli bir yerdir ve Helenistik dönem bütün ayrıntılarıyla burada yaşamaktadır.
29/10/2024
Bergama-Dikili karayolunun Dikili yol ayırımına yakın bir yerde (Ağılkale) bulunur. Aterneus Kalesi'nin yapım tarihi Pergamon'dan daha eskidir ve tunç devrine dayanmaktadır. 14 hektar alan üzerinde kurulmuş olan Dikili Aterneus Kalesi'nde bulunan en eski malzeme M.Ö.1200 tarihine kadar gitmektedir. Münih Üniversitesi Öğretim Üyesi Jeofizik Uzmanı Dr. Albrecht Matthaei başkanlığında yapılan yüzey kazılarında, kazılmadan yüzeyde ne varsa o ortaya çıkarılmıştır. Alanda seramik araştırmaları yapılarak buradaki kentin tüm kronolojisini bulunmuştur. Bu bulgulara göre; M.Ö. 1200 yılından 2.yüzyıla kadar kentte kesintisiz bir yerleşmenin olduğu ve bundan sonra kentin terk edildiği, M.S. 13. yüz yıla kadar harabe olarak kaldığı, daha sonra buraya Bizansların geldiği anlaşılmaktadır. Kent M.Ö.. 4. yüzyılın ikinci yarısında çok büyümüş ve kentin diğer kentlerle ilişkisi sınırlı, içine dönük olarak kalmış, kendileri ürettikleri malzemeleri kullanıp diğer kentlerle alışveriş yapmamışlardır. Daha sonra ne olduğu anlaşılamadan her yerden mal almaya başlamışlardır. Surların genişliğinden kentin çok büyük olduğunu anlıyoruz. Kentin ören yeri 177 m. yükseklikteki Kaletepe üzerinde bulunmaktadır. Dr. Matthaei bu tepenin yamaçlarının evlerle dolu olduğunu belirterek; "Buranın M.Ö. 2. yüzyılda sivrisinek ve sıtma yüzünden terk edilmiş olabileceğini, bu konuda jeomorfologların araştırma yaptığını söylemiştir. İnsanlar buradan ayrıldıktan sonra burada harçsız yapılan surlar zamanla toprak hareketleri, doğa olayları ile kendiliğinden harabe haline dönmüş ve kayan topraklar ve taşlar evlerin üzerlerini kapatmıştır. Helenistik dönemde yapıldığı için önemli bir yerdir ve Helenistik dönem bütün ayrıntılarıyla burada yaşamaktadır.